26.12.2022

NEFİS VE RAB ÖLÇÜLERİNİN HANGİSİ AĞIR BASIYOR?

       Doğumla başlayıp ölümle son bulan hayatımızı imtihan bilip ona göre yaşamamız gerekiyor. Ömür, bize tanınmış bir imtihandır. Bu imtihan sürecinin başlangıcı belli, sonu belli değildir. Öylesine bir imtihan ki, her an bitebilir. Bilindiği gibi her imtihanın bir bitiş anı vardır. O bitiş anına göre kişi kendisini ayarlar, enerjisini ona göre kullanır. Ama ömür imtihanı böyle değildir. Ömür imtihanın bitiş anı gizlidir. Niçin? Çünkü her an hazırlıklı olunsun diye. Bir metrelik çadırda yaşayanda, lüks konaklarda saltanat sürenlerde hepsi bir nefeslik cana sahiptirler ve ömür imtihanından geçeceklerdir.

       Aldığımız bir sonraki nefeste süre sona erebilir. Nefes aldık veremedik. Onun için İslam âlimleri: “Her nefeste iki şükür vardır: “Alışın şükrü ve verişin şükrü.”  demişlerdir. Aldığımız nefesin, gözümüzü açıp kapamanın, yaşadığımız her anın hesabını vereceğimizi düşünürsek rahat edemeyiz. “Yarın ölecekmiş gibi” yaşarız. Ölümle hayatı iç içe düşünürüz. Bütün nefesleri Allah’ı zikre dönüştürürüz. Gözümüzün bakışını, kalbimizin atışını, uykuyu, uyanıklığı, her adımı, her hareketi, zikir haline getiririz.

     Müslüman, kelime-i şehadetle İslam dairesi içine girer. İslam dairesi içinde ömürlük bir koşu söz konusudur. Ancak Müslüman, bazen kendi nefsi zaafları, bazen de kendi dışındaki güçlerin oluşturduğu zaaflarla karşı karşıyadır. Bu engeller hayatın her anında Müslümanın inancını zorlar.

    İslamiyet bizim her hareketimize yön veriyor, şekil veriyor. İslamiyet hayatın kenarı değildir. İslamiyet hayatımızın tam ortası, özüdür. Namaz kılıyoruz. Kıldığımız namazı eğilip kalkmaktan kurtaracak bir özü yakalayabildik mi? Sadaka veriyoruz. Sağ elimizin verdiğini sol elimiz duymayacak derecede bir hassasiyeti gözetebildik mi? Yoksa elimizin açıklığını reklam etmek için bir fakiri istismar mı ediyoruz? Zekât veriyoruz. Zekâtı bir lütuf gibi görüp onu verirken bir üstünlük vasıtası haline mi getiriyoruz? Yoksa malımız içindeki fakirin hakkını asli sahibine iade eder gibi bir duygu içinde miyiz? Kumarın yasak olduğunu biliyoruz. Kumarda oynamıyoruz. Ancak ortaya büyük rakamlar, milyarlar konulduğunda, kumar biraz örtülü hale getirildiğinde de inancımızı muhafaza edebiliyor muyuz? İşimizle ibadetimizi, amirimizle Allah’ın hakkını tercih etmek zorunda kalırsak hangisini tercih ederiz? Nefis ve rabbimizin ölçülerinin hangisi bizde daha ağır basıyor? Hz. Ali bir savaşta müşriki ayaklar altına alıyor. Kılıcını çıkarıyor boynuna dayıyor, tam o esnada alttaki müşrik Hz. Ali’nin yüzüne tükürüyor. Kılıç Hz. Ali efendimizin elinde, eli havada asılı kalıyor. “Kalk, git, gözüm seni görmesin”  diyor. Müşrik şaşırıyor, sendeleye sendeleye kalkıyor, dehşet ve korku içinde soruyor: “Neden beni öldürmedin?” Hz. Ali efendimiz: ”Önce seninle savaşımız Allah rızası içindi. Oysa sen yüzüme tükürdükten sonra işin rengi değişti. Sana karşı davranışıma nefsimin tesir edeceğinden, Allah rızasına nefsi bir duygunun karışacağından korktum. Onun için kılıcı vurmadım.” Hz. Ali efendimizin bu tavrı müşrik için hidayet kapısını aralıyor.

      Dostluk, muhabbet; kin ve düşmanlık Allah’ın tayin ettiği ölçülerde olmalıdır. Bir kimse başka birisine güzelliğinden dolayı sevgi ve muhabbet beslerse bu nefsi bir şey olur. Güzellik yok olduğunda ortada sevgi ve muhabbet kalmaz. Yine bir kimse diğer bir kimseyi mevki ve makamından dolayı severse, mevki ve makam yok olduğunda dost görünenler düşman kesilebilirler. Bir kimse yine başka bir kimseye servetinden dolayı dost olursa, servet yok olduğunda dostluklar da yok olur. Burada ifade etiğimiz dostluklar aslında hakiki değildir. Kimi güzellik, kimi mevki ve makam, kimisi para dostudur. Bunlar yok olduğunda artık sevilecek bir şey kalmıyor hatta düşmanlıklar ortaya çıkıyor.

Her davranışımızda İslam’ın özüne bağlı kalarak Allah’ın rızasını gözetirsek kâmil Müslüman olabiliriz.  Bişr-i Hafi Hazretleri: “Seninle nefsani isteklerin arasına bir duvar örmedikçe yaptığın ibadetlerden zevk almazsın” demektedir.     

     Rabbim nefsimize kul, köle, esir eylemesin. Rabbimizin ölçülerini baş tacı yapanlardan eylesin.

 

Aydın YIĞMAN

Mersin İl Müftüsü