“Andolsun ki, Rasulullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzâb, 33/21)
“Benim ve sizin durumunuz, ateş yakıp da ateşine cırcır böcekleri ve pervaneler düşmeye başlayınca, onlara engel olmaya çalışan adamın durumuna benzer. Ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum, siz ise benim elimden kurtulmaya, ateşe girmeye çalışıyorsunuz” (Müslim, Fezâil, 19)
Peygamber Efendimiz, yaşadığı dönemde sahabeye, ondan sonra da tüm Müslümanlar için Kur’anın ifadesiyle “Usve-i Hasene” yani en güzel örnektir. Peygamberimiz abdest, namaz, oruç, hac vb. ibadetle ilgili konularda en güzel örnek olduğu gibi sosyal ve ahlâkî konularda da inananlar için en güzel örnektir.
Peygamberimiz, konuşurken kullandığı dili, üslûbu, kelimeleri Kur’an idi. Sözü uzatmadan, az, öz, hikmetli söylerdi. Üslûbu oldukça fasih, beliğ ve akıcı idi. Hz. Aişe “Rasulullahın (sav) konuşması işiten herkesin anlayabileceği kadar seçikti”(Ebû Dâvût, Edep,18) buyurmaktadır.
Peygamberimiz yiyip içmesinden, kılık kıyafetinden, oturup kalkmasına kadar her konuda mütevazı bir insandı. Peygamberimizi ziyarete gelenlerden huzura çıktıklarında heyecanlananlar oluyordu. Nitekim huzuruna gelen ve kendisiyle konuşurken heyecanlanıp titreyen bir şahsa, “Korkma! Ben bir kral değilim. Ben de kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum”(İbn Mâce, Et’ime,30) diyerek sakinleştirmiştir. Mescid-i Nebevi’yi süpüren siyâhî kadını bir müddet göremeyince Onu sormuş, onun vefat ettiği söylenince bana neden haber vermediniz demiş, akabinde, beni o kadının mezarına götürün diyerek, Kadının mezarı başında cenaze namazı kılıp, Allah’tan bağışlaması için dua etmiştir. (Buhari, Salât, 72, Cenâiz, 67/Müslim, Cenâiz, Çocuklarla karşılaştığında onlara selam veren, hal hatırlarını soran, zaman zaman onlarla oyun oynayan yani çocukların seviyesine inebilen bir insan idi Efendimiz. Torunları ile mescide namaz kılmaya gelir, namazda secde esnasında torunları Hasan ve Hüseyin Peygamberimizin sırtına binerler, Peygamberimiz ayağa kalkarken yumuşak bir şekilde onları alıp yere bırakırdı. Bu durum namaz bitene kadar devam eder, namaz sona erince Peygamberimiz onlara hiç kızmaksızın alıp dizlerine oturturdu. Hatta bir defasında secdeyi uzattığı dahi olmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned,3, 494)
Yine, Enes (ra.)” Hz. Peygambere 10 yıl hizmet ettim. Bana bir gün bile “üf” demedi. Yaptığım bir iş hakkında” bunu niye yaptın” veya yapmadığım bir iş hakkında “niye yapmadın” diye beni azarlamadı” (Buharî Edep.39) buyurması efendimizin çocuklara karşı sevgi, muhabbet ve hatalarını affedici bir insan olduğunu ortaya koymaktadır. Kur’an’ı Kerimde “And olsun size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir. (Tevbe/9,128) buyurulmaktadır. Allah Rasûlü (sav) ashabının ve dostlarının başına gelen bir sıkıntıya kendi başına gelmiş gibi üzülür ve onların sıkıntılarını paylaşırdı. Dünyevî ve uhrevî her konuda yardımcı olur, hastalandıklarında ziyaretlerine gider, onlara Yüce Allah’tan şifa dilerdi. Kimi zaman bir dostunu hasta olarak yatağında gördüğünde gözyaşlarını tutamadığı olurdu.(Buhârî, Cenâiz,44)
Muhataplarına merhametle, yumuşak davranır, kendisine sorulan soruları muhatabını mahcup etmeden, sordukları soruyu küçümsemeden, onların durumunu göz önünde bulundurarak cevaplardı. “Bir gün Peygamber (sav) Ashabıyla birlikte otururlarken bir genç gelir huzura. Müslüman olmakla birlikte, zina konusunda nefsine hakim olmayı başaramadığını ifade ettikten sonra bu konuda Peygamberimizden izin ister. Bunu işiten sahabeler öfkeyle onu susturmaya çalışırken, Efendimiz genci yanına çağırarak oturtur. Mübarek simalarında kızgınlık ve öfke alâmeti olmaksızın, sakin bir şekilde gençle sohbet etmeye başlar. Gence “sen annenle zina edilmesini ister misin?” Hayır ey Allah’ın Rasûlü cevabını alan efendimiz, gence tek tek kızıyla, kız kardeşiyle, teyzesi ve halasıyla zina edilmesini isteyip istemediğini sorar. Her birinde de hayır ya Rasûlallah cevabını alınca, diğer insanlar da kendi anne, kız, kız kardeş, hala ve teyzeleriyle zina edilmesini istemez, buyurur.
Ardından elini gencin üzerine koyarak “Allah’ım! Bu gencin günahlarını bağışla, kalbini temizle ve iffetini koru” şeklinde dua eder. (İbn Hanbel,5,257) Sahabeden Muaviye b. Hakem es-Sülemî Medine’ye geldiği bir defasında namazda bir sahabe aksırınca, namazın içinde “,Yerhamükellâh” der. Diğer sahabeler bu yanlış davranışından rahatsız olduklarını hissettirerek bakarlar. Yanlış bir şey yaptığını anlayınca mahcup olur. Namaz tamamlanır. Sahabe ,”Vallahi Rasûlullah beni ne azarladı, ne bana vurdu, ne de hakaret etti sadece “Bu namazdır, namaz kılarken konuşulmaz Namaz ancak teşbih, tekbir ve Kur’an okumaktır.” buyurdu, şeklinde anlatır”.(Müslim, Mesâcid, 33)
Hadîs-i Şeriflere baktığımızda “en sevaplı amel” sorusunun cevabını “Vaktinde kılınan namaz”, “Ana babaya iyilik”, “Öfkelenme”, Cihad” vb. farklı cevaplar olarak buluruz. Bu cevapların farklı olmasının nedeni ise peygamberimize bu soruyla gelen sahabenin her birine peygamber (sav)’ın soruyu soran sahabenin ihtiyacı olan ameli bildirmesinden kaynaklanır. (Tirmizî, Birr,73)
Hataları sebebiyle ashaptan uyarmak istediği olduğunda, onları halkın içinde mahcup etmezdi. Hz. Âişe’nin anlattığına göre, “Falan kimseye ne oluyor ki demez, bazılarına ne oluyor ki, şöyle şöyle diyorlar”(Ebû Dâvût, Edep, 5) şeklinde uyarırdı. Peygamberimiz’in insanlara karşı sergilediği güzel ahlâkı bir taraftan Müslümanların çoğalmasına ve sahabenin peygamberimiz konuşurken “ Başlarına konan kuşu ürkütmekten çekinen bir edayla” (Ebû Dâvût, Tıb,1) dikkatle, ciddiyetle ve zevkle dinlemelerine vesile olmuştur. Diğer taraftan da Peygamberimizle samimiyetlerinin artmasına vesile olup, en mahrem sorularını dahi sorabilecek yakınlığa vesÎle olduğunu görüyoruz: ”Bir adam mahvoldum diyerek Peygamberimiz’e gelmiş ve ramazanın gündüzünde, oruçlu iken eşiyle cinsel ilişkide bulunduğunu söylemiş, bunun üzerine Peygamberimiz;
Köle âzat etme imkânın var mı?
Hayır, yok
Peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?
Hayır. Bu iş de zaten sabredemediğim için başıma geldi.
Altmış fakiri doyuracak mâlî imkânın var mı?
Hayır.
Bu sırada Peygamberimiz’e bir sepet hurma getirildi. Peygamber bu hurmayı adama vererek yoksullara dağıtmasını söyledi. Adam “Bizden daha muhtaç kimse mi var?” deyince Peygamberimiz gülümseyerek “Al git, bunları ailene yedir” diyerek adamı gönderdi.(Buharî, Savm,30; Müslim, Sıyam,81; Ebû Dâvut, Savm,37)
Peygamber(sav)’in insanlara olan sevgisi, merhameti ve muhabbeti hiçbir zaman adaleti uygulamasına mani olmamıştır.” Nitekim Mahzum kabilesinden hırsızlık yapan bir kadını, kadının akrabaları bağışlanması talebiyle Efendimizin çok sevdiği Üsâme’yi elçi göndermişlerdi. Bu aracılıkta Peygamberimizin yüzünün rengi değişmiş, O’na çıkışmış ve önceki kavimlerin güçlü, asil kimseler hırsızlık yaptıklarınca cezalandırılmayıp zayıf ve kimsesizlerin ise cezalandırılmaları sebebiyle helâk olduklarını bildirmiştir.” (Müslim, Hudud, 9)
Genel hali tebessüm olan, yüzünden tebessümün eksik olmadığı Peygamberimizin neşeli veya sinirli hali yüzünden belli olurdu. ”Hayâ îmandandır” (Buhâri, Îman,16) buyuran Peygamberimiz (sav) bir genç kızdan daha hayâlı idi. Karar verilmesi gereken ve hakkında Allahtan bir işaret olmayan durumlarda sahabeyle istişare eder, onların fikrini alır ve dâhi uygulardı Allah Rasûlü. Uhut savaşının nerede yapılması konusunda olduğu gibi. Sahabenin sıkıntılarını dinleyip onlara yol gösteren Peygamberimiz, yaşadığı sıkıntı verici olaylar olduğunda kendisine yakın gördüğü dostlarıyla arkadaşlarıyla görüşür, onlarla dertleşirdi. Nitekim Hz Âişe validemizin iftira ya uğradığı İfk hâdisesinde vahyin gecikmesi üzerine çok sıkıntılı anlar yaşamış ve bir çıkış yolu bulabilmek için ashabı içerisindeki en yakın dostları ile müzakere etmişti.(Buhâri, Meğâzi,35; Müslim,Tevbe, 56)
Ahlâkın en güzeline sahip olan Peygamberimiz buna rağmen “Yarabbi beni ahlakın en güzeline yönelt. Zira ahlâkın en güzeline beni ancak Sen yöneltirsin. Huyların kötü olanlarını benden uzaklaştır; çünkü huyların kötü olanlarından beni ancak sen uzaklaştırırsın” şeklinde dua ederdi.
Muhammedün beşerun lâ kel beşer
Bel hüve kel yâkûtu beynel hacer
Mahmut Celâlettin Efendi
Hz. Muhammed (sav) bir beşerdir, lâkin diğer insanlar gibi değildir.
Bilakis Allah Rasulü taşlar arasındaki yakut gibidir.
Memnune YILDIZ
ERDEMLİ İLÇE VÂİZESİ